SUNGURLU ADLİYESİ
SUNGURLU İLÇESİ HAKKINDA

Anadolu'nun birçok bölgesi gibi bu bölge de ilk çağlardan beri gelmiş geçmiş çeşitli, kültür medeniyetlerin izlerini taşır. Yörede ilk yerleşmeler Kalkolitik dönemde (M.Ö.3000) olmasına rağmen, uygarlığın gelişmesi daha sonraki yıllarda olmuştur. M.Ö. 1800-1200 yıllarında Anadolu'da yaşayan yerli kavimlerden Hattiler bu bölgeyi önemli bir yerleşim merkezi haline getirmiştir. Daha sonra bölgeye hakim olan Hititler ise Hattuşa'yı (Boğazköy'ü) başkent yapmışlardır.

Asurlu tüccarların yapmış olduğu "Karum" denilen iş merkezinin burada kurulması, Karadeniz, Akdeniz ve Ege havzasının Kuzeydoğu Anadolu ile İran Yaylası'na bağlanan ve tarihte "Kral Yolu" olarak bilinen, ünlü ticaret yolunun da burdan geçmesi bölgenin önemini iyice arttırmıştır. Tarihi Kral Yolu'nun tabiat şartları etkisiyle, bölgede hangi güzergahı takip ettiği bilinmemekle beraber bazı ipuçlarından yola çıkarak, Sarıkaya Köyü'nün doğusunda Hacıbağ, güneyinde Dutluk (Öteyüz mevkii), Müdü Köyü'nün güneybatısında bulunan Karice'nin Gedik mevkiinden geçmiş olması muhtemeldir. Bu düşüncemizi kuvvetlendiren bulgular arasında;

a) Mezar kalıntılarının doğu ve batı ekseninde olması,
b) Yukarıda bahsettiğimiz güzergahta bulunan sivri tepelerin oyularak, geçişe uygun hale getirilmesi.
c) Adı geçen güzergahın yol için elverişli olması
d) Delice'nin Höyük'e geçişin kısa mesafeli olması gibi...
Bölge M.Ö. 1200 yılında Hitit Devleti'nin yıkılmasından sonra Frigler'in hakimiyetine girmiş, M.Ö. 676 tarihinden itibaren ise Kimmerler'in denetimine geçmiştir. Daha sonra Persler'in egemenliğine giren bölge M.Ö. 333 tarihinde Büyük İskender'in Anadolu'yu istilasına kadar Pers hakimiyetinde kalarak M.Ö. 276 tarihinde Trakya Bölgesinden geldiği sanılan Galatlar'ın hakimiyeti altına girmiştir. M.S. 395 yılında Roma İmparatorluğu'nun Doğu ve Batı olmak üzere ikiye ayrılması sonucu bölge Bizans (Doğu Roma) İmparatorluğu'nun sınırları içinde kalmış, Türkler'in 26 Ağustos 1071 Malazgirt Zaferi'ni kazanmalarıyla yöredeki Bizans denetiminde çıkmıştır.

SUNGURLU'YA BAĞLI YÖRÜKLÜ BELDESİ HÜSEYİNDEDE TEPESİNDE YAPILAN ARKEOLOJİK KAZILAR 

Sungurlu ilçesi sınırları içinde kalan Yörüklü Beldesi'nin 2,5 km. güneyindeki Hüseyindede Tepesi'nde 1996 yılında Çorum Arkeoloji Müzesi ve Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Arkeoloji Bölümü öğretim üyeleri Yrd. Doç. Dr. Tunç SİPAHİ ve Yrd. Doç.Dr. Tayfun YILDIRIM tarafından oluşan bir ekip ile arkeolojik kazılara başlanmış, kazılara 1997-1998 ve 1999 yıllarında devam edilmiştir.

Çevrede yapılan incelemeler sonucunda belirlenen mimari izler ve kırık çanak çömlek parçaları, burada bir Eski Hitit yerleşim varlığını ortaya koymuştur. Bu nedenle, Hüseyindede Tepesi'nde 1997 yılında arkeolojik kazılar başlatılmıştır. Yüzeyden toplanan ve kazılarda bulunan seramik parçalarının restorasyon çalışmaları sonucunda bir adet kabartmalı "Eski Hitit Vazosu" tamamen tümlenmiştir. Bir başka kabartmalı "Eski Hitit" vazosunun da tümlenme çalışmaları devam etmektedir.

Kabartmalı vazo geleneği Eski Hitit Dönemi'nin bir tasvir sanatı özelliğidir. Bu dönemde dini konuları canlandıran kabartmalı vazolar, yoğun olarak imal edilmiş ve kullanılmıştır. Bugüne kadar tüm olarak tek bir kabartmalı "Eski Hitit Vazosu" Çankırı İnandık Tepe'de bulunmuştur. Hüseyindede Tepesinde bulunan kabartmalı Eski Hitit Vazosu ise tümlenmiş ikinci örneği teşkil etmektedir. 3600 yıllık bu vazonun gövdesindeki kabartmada bir Hitit dini töreni tasvir edilmektedir. Kabartmalı vazoda elele tutuşarak halay benzeri dans yapan kadın figürleri, bugünkü sazın benzeri bir enstrüman çalan erkek figürleri ve boğa üzerinde akrobasi yapan erkek tasvirleri yer almaktadır. Bugüne kadar yapılan araştırmalarda, bu vazodan başka Hitit Dönemine ait boğa üzerinde akrobasi ile ilgili bir başka sahne tespit edilmemiştir. Bu tür sahneler Batı'da Yunanistan'da Minos ve Miken kültürlerinde bilinmekteydi. Hitit Sanatında ve arkeolojisinde ise yeni bir konu olarak karşımıza çıkar. Kabartmalı Eski Hitit vazolarına ait kırık parçalar Boğazköy, Alaca Höyük gibi diğer arkeolojik merkezlerde bulunmaktadır. Hüseyindede Tepesi'nde kabartmalı vazoların yanı sıra diğer Hitit seramik tipleri de kırık olarak ele geçmiştir. Restorasyon çalışmaları sonucunda bu seramiklerin çoğunluğu tamamlanmıştır. Bu eserler Çorum Arkeoloji Müzesi'nde korunmaktadır. Kazılarda ortaya çıkartılan mimari kalıntılar İnandık Tepe'ye paralellik gösteren bir Eski Hitit mabet yapısına işaret etmektedir. 1999 yılı kazıları bu görüşü daha da kuvvetlendirmiştir. Bu yapıya ait yeni odalar ve bağlantılar ortaya çıkarılmıştır. Hüseyindede Tepesi gerek buluntuları gerekse coğrafi konumu nedeniyle Hitit sanatı ve arkeolojisi içinde önemli bir yere oturmuştur. Çorum Valiliği ve Sungurlu Kaymakamlığı'nın da desteklediği kazılara önümüzdeki yıllarda da devam edilecektir.

 

DANİŞMENDLER DÖNEMİ:

Sultan Alparslan komutasında Selçuklu ordusunun Bizans ordusuna karşı üstünlük sağladığı Malazgirt Zaferi'nden sonra kitleler halinde Anadolu'ya gelen Türkler, Anadolu'nun Türkleşmesi ve İslamlaşma sürecini başlatmışlardır. Bu yüzden Bizans İmparatoru'nun çağrısı ile Avrupa Ülkeleri, Türkleri Anadolu'dan atmak ve Hristiyan kutsal yerlerini kurtarmak için Haçlı Seferleri başlatmışlardır. Alman ve Frenkler'den kurulu Haçlı ordusu Sinop'tan hareketle Çorum-Amasya yönünde her tarafı yakıp yıkarak ilerlerler. Bu haber üzerine Rum'ların peşinde olan İsmail Bey, babası Ahmet Gazi'nin yanına döner, bu arada Ahmet Gazi ölür. (H. 490-M. 1074) İsmail Bey'de Amasya yakınlarında Haçlılar'la yaptığı savaşta yenilir ve Amasya Bölgesi Haçlılar'ın eline geçer. Bu durum karşısında Danişmendoğlu Beyliği Konya Selçuklu Sultanı I. Kılıçarslan ile birleşip Kayseri'ye kadar ilerlemiş olan Haçlıları yenerler. Diğer bir Haçlı kolu da Ankara'ya saldırmış ve Çorum'a doğru ilerlemeye başlamıştır. Fakat İsmail Gazi, komutasındaki 5000 savaşçı ile yardıma yetişir. (H.491-M. 1075) pusuya yatarak 50-60 bin kişilik Haçlı Ordusu'nu dağıtır. Danişmendler Beyliği'nin iç çekişmeler yüzünden zayıflaması sonucu bu bölgede Selçuklu egemenliği başlamış olur.

SELÇUKLU DÖNEMİ

Anadolu Selçuklu Devleti'nin siyasi hayatı 1243 Kösedağ yenilgisiyle son bulmuş, bölge Moğol Hükümdarlarının idaresine tabi olmuştur. 1276 yılında Kunduz Bey'in oğlu Emir Celaleddin Çorum'daki Moğolları yenerek Çorum ve Amasya'yı Selçuklu topraklarına katmıştır.

BEYLİKLER DÖNEMİ

II. Mesut'un ölümüyle (1308) bölge Anadolu İlhanlı Devleti'nin bir ili haline geldi. Bu sırada Anadolu Selçuklu Devleti'nin yıkılmasıyla irili ufaklı bir çok Türk beylikleri kuruldu. Bu durumdan yararlanan Eratna Beyliği, 1344 yılından Danişmendiye Vilayeti sahasında kendi adıyla anılan ve merkezi Sivas olan bir devlet kurdur. Eretna Beyi Ali Bey'in ölümüyle (1380) yerine geçen oğlunu bertaraf ederek, bölge Kadı Burhaneddin'in eline geçmiştir. 1398 yılında Kadı Burhaneddin'in ölümünden sonra, baş gösteren Timur tehlikesi yüzünden ve halkın isteğiyle bölge Osmanlı idaresine girmiştir.

OSMANLILAR DÖNEMİ

Çorum ve yöresi, Osmanlı İmparatorluğu'na Yıldırım Beyazıt zamanında geçmiştir. Ankara Savaşı'nda (1402) Yıldırım Beyazıt'ın ordularıyla Timur'a yenilmesi, Anadolu'da sağlanan Türk siyasi birliğini bozmuş, Timur tarafından eski Türk Beylikleri yeniden kurularak devlet yönetimi Beyazıt'ın oğulları arasında pay edilmiştir. Çelebi Mehmet 11 yıl devam eden fetret döneminde kardeşlerine üstünlük sağlayarak devletin başına geçmiştir. Türk siyasi birliğini Anadolu'da yeniden kurulmasından sonra, oğlu Murat'ı (1413) Amasya'ya vali yapmıştır. 1423 yılında Çorum önce Amasya'ya bağlı bir sancak iken, 1519 yılında Ankara'ya, daha sonra da 1595 yılında tekrar Amasya'ya bağlanmıştır. 1841 yılında Sivas'tan alınan Çorum, Ankara'ya bağlanarak bir çok Türkmen aşireti getirilip bölgeye yerleştirilmiştir. 1864 yılında ise Çorum sancağı kaldırılarak, Yozgat'a bağlı bir kaza haline dönüştürülmüştür. Bu arada Sungurlu'da Yozgat sancağına bağlanmıştır. (Yozgat bu yıllarda Ankara'ya bağlı bir sancak merkeziydi.)1894 yılında Çorumlu olan Beşiktaş muhafızı Hasan Paşa'nın gayreti ve Ankara Valisi Abidin Paşa'nın yardımı ile Çorum'un Ankara'ya bağlı sancak merkezi olmasıyla Sungurlu İlçesi de Çorum'a bağlanmıştır. Osmanlı Devleti kuruluş tarihinden itibaren, göçebe Türk boylarını, Anadolu'nun çeşitli yörelerinde yerleşik hayata geçirmek için değişik uygulamalara girişmiştir. 16. yy.'ın ilk çeyreğinde Anadolu'daki iskan hareketi hızlanmıştır. Anadolu'ya yerleştirilmiş oymaklardan bugün Sungurlu'da mevcut olanlar arasında Karaevli, Yazır, Karakeçili, ve Hilalli vardır.

CUMHURİYET DÖNEMİ

1921 yılına kadar Ankara Vilayeti'ne bağlı bir sancak merkezi olan Çorum, sonradan müstakil bir sancak, 24 Nisan 1924 tarihinde de il (vilayet) olmuştur. Alaca, İskilip, Mecitözü, Osmancık, ve Sungurlu İlçeleri de Çorum'a bağlanmıştır. Boğazkale bucağı Sungurlu'ya bağlı iken 04.07.1987 gün ve 3392 sayılı kanunla müstakil bir ilçe haline gelerek Sungurlu'dan ayrılmıştır. Sungurlu ilçesinin, tarihte iki yerleşim merkezi olmuştur.1. Eski Sungurlu;
Bugünkü Sungurlu'nun batısındadır. Şimdiki Kuzuluk (Akçay ve Tuğcu arasında) denilen yerde kurulmuştur. Eski Sungurlu "Küçük Kıyamet" adı verilen 1509 tarihinde meydana gelen depremle yıkılmış ve şehir bugünkü yerine inşa edilmiştir. Eski Sungurlu'nun çok geniş yer kaplandığı, 8.0000 nüfusa ve 2.000 haneye sahip olduğu tahmin edilmektedir.
2. Yeni Sungurlu
Eski Sungurlu'nun depremle yok olmasından sonra şehir biraz doğuya doğru Sarıtepe eteklerinde yeniden kurulmuştur. Yeni Sungurlu kurulduğu günden beri 4 isim değiştirmiştir.
a) Kalınsaz
Yavuz Sultan Selim, 1515 tarihinde doğu seferine giderken, şimdiki Akçakent'in bulunduğu bölgenin içinden geçen göç yolundan (Gökkaya mevkiinden Karşıyaka Semti'ne gelen mezarlığın yanından geçen yol) Sungurlu'ya gelmiş ve Manastır Tepesinin ön tarafındaki boşlukta konaklamıştır. Yavuz Sultan Selim'in "Amma da sazlık" demesinden dolayı Sungurlu "Kalınsaz" adını almıştır. b) Budaköz
Şehrin ortasından geçen Budaközü Çayı'na ithafen söylenmiştir.
c) Selimler
d) Sungurlu
Maraş Bey'in zulmünden kaçıp gelen Sungur Bey'e ithafen denmiştir.
(Sunguroğlu ailesi;
Sunguroğlu Mehmet Bey ve ailesi 17. yy.'da Sungurlu'ya bir takım vakıf müesseseleri yaparak ünlenmiştir. Ahmet İzzet Paşa'nın, Padişah Abdülhamit'ten yazılı olarak Sungurzade'nin katibi, mühridarı, haznedarı olan İsmail Efendi'nin Bozok mütesellimliğine atanmasını isteyen yazısında da anlaşılacağı üzere bu ailenin devlet ve padişah nezdinde ne denli nüfuzlu olduğu görülmektedir. Sungurlu'da bir camii, bir hamam ve bir mahalle bu isimle anılmaktadır.)
Sungurlu, Osmanlı İmparatorluğu Döneminde 1866 yılında ilçe ve belediye olmuştur. İlk Belediye başkanlığı görevine de Ermeni asıllı Gregoryan Efendi atanmıştır.